15 Aralık 2013 Pazar

Prenses Olacağım.. !


Geçtiğimiz hafta boyunca kar nedeniyle Çılgın Ruziye ile işe gidip geldim. Malum, hala kış lastiğim yok. Borusan tek bir lastiğe yaklaşık 400 kağıt istediği sürece de pek olamayacak gibi. Çılgın Ruziye berbat bir şoför. Sinyalsiz sollamalar, gereksiz kornaya basmalar,ona buna sinirlenip bağırmalar... Sabah sabah yaşadığım korku ve gerginlik yüzünden tüm hafta işe yorgun başladım . Yetmiyormuş gibi hafta ortasında mecburiyetten onun arkadaşları ile buluşmak durumunda kaldım. İşin bitince beni alırsın desem de kabul etmedi, zorla peşinden sürükledi. Allahtan ikisi de şeker adamlar. Ne yazık ki sohbetleri beni pek sarmadı. Erkek muhabbeti denen şeyden eser yoktu.

Genç olanı sevgilisinden yeni ayrılmış. Ne olsa konuyu hatuna getirip aşk acısı içinde eski hikayelerini anlatıyordu. Erkeklerin bu haline çok üzülüyorum. Giden gitmiş sen yenilere bak... Sırasını bekleyenlere şans vermek lazım, diii mi ama? Bir ara kar, tatil ve gezip tozmadan bahsedildi. Bizim delikanlının aklına, geçen kış sevgilisiyle yaptıkları tatil geldi ve yine dertlenmeye başladı. Çılgın ve diğer ağır abi, ne yapsak da lafı değiştirsek diye  telaşla birbirlerine bakıyordu. Artık dayanamadım. Birden bire yüksek sesle "Karı severim ama donsuz olursa" dedim. Hepsi sustu... Bir süre öylece bakakaldılar. Sonra hep bir ağızdan, yaptığım esprinin ne kadar kötü olduğunu, bana hiç yakışmadığını söylemeye başladılar. Genç olanı "Murat, tur at" gibisinden salak espriler yaparak, benim söylediğimin buna ne kadar benzediğini anlatmaya çalıştı. Ağır abi, "Bunu bizim yanımızda söyledin tamam ama başkalarının yanında sakın haaa" diye öğütlere başladı. Ama bir yandan da cep telefonuna söylediğimi not etmeyi de ihmal etmedi. Fena daraldım. "Bi s*ktirin gidin lan" diyesim geldi. Sayemde konu dağılmıştı işte, çocuk derdini unutuverdi, daha ne istiyonuz...


Ertesi sabah Çılgın Ruziye bana fırça kaymaya başladı. Hanım hanımcık olmalıymışım. Böyle kaba hareketleri bırakmalıymışım. Sonra asıl vurucu lafı söyledi. Eğer hayatımın beyaz atlı prensini bulmak istiyorsam prenses gibi davranmalıymışım.
Eyvahlar olsun ! Dediği gibi Mösyö Silhouette 'e kavuşmak için prenses gibi olmam gerekiyorsa... İşte şimdi sıçtık. En az on yıldır erkeklerin yoğun olduğu bir ortamda çalışıp mutasyona uğradıktan sonra nasıl bir prenses olabilirim ? Aynı gün bunu bir denemeye karar verdim. Akşam üzeriydi. Sevgili Şehir Öküzü ile konuşurken birden bir laf atıverdi . Normalde lafın altında kalmaz, güzel bir cevap verirdim. "Bu sefer sana uymayacağım" dedim, "Ben artık bir prensesim, sana  cevap vermeyeceğim". Önce alaycı bir şekilde yan yan baktı. "Büyük iddialarda bulunma, yapamazsın" dedi :( .Muhtemelen şakasına söyledi ama her şakada bir gerçeklik payı olduğunu unutmamak gerekir.

Belki şu halimle işim zor ama bir yerden başlamak lazım. Kendime Fionayı örnek almaya karar verdim. Dış görünüş ya da hareketler ne olursa olsun, prenses olmak ruhunda varsa her zaman beğenilirsin. Demek ki işe ruhumu temizlemekten başlamalıyım. İyi de nasıl?


Belki hakkıma razı olup kendime bir Shrek bulmalıyım. Yoksa ölene kadar prensim gelecek diye bekleyebilirim. Zaten öyle çok yakışıklı biri olmasına gerek yok. Bana sözünü dinletebilen güçlü, akıllı ve iyi biri olsun yeter. Bir de güler yüzlü olsun. Şey.. bir de bön bön bakışları olmasın. Tamam bu son.. bir de çok cılız olmasın, şööyle hafif adeleli filan..


Neyse.. Bu prenseslik macerası nasıl devam edecek birlikte göreceğiz. Gelişme olunca anında haber veririm zaten.
Bye..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder