27 Nisan 2014 Pazar

Seslenen Kitap


Sizlere son keşfimden bahsetmek istiyorum, seslenen kitap.. Yıllaaaar yıllar önce, henüz okumayı bile bilmeyen küçük bir kızken radyoda arkası yarın serilerini dinlemeye bayılırdım. Başladığı saati hiç kaçırmaz, on - on beş dakika gibi kısacık süresi bittiğinde ertesi gün yayınlanacak bölümü sabırsızlıkla beklerdim. Yakın bir geçmişte, bazı kitapların seslendirildiğini duymuştum. Ancak çoğu, görme engelli vatandaşlar için hazırlanmıştı ve onlara özel verilen bir şifre veya benzeri bir sistemle ulaşılabiliyordu. Sonradan bazı klasiklerin seslendirilerek CD halinde satıldığını duydum ama o dönemin yoğunluğunda nereden bulurum diye aramadım.


Geçenlerde App. Store'da gezinirken seslenen kitap isimli uygulamayı gördüm ve hemen indirdim. Almadan önce kitaplardan küçük örnekler dinleyebiliyorsunuz. Sonunda Can Dündar'ın Lüsyen isimli kitabını aldım. Bir kaç gündür akşamları site içinde yürüyüş yaparken müzik yerine kitabımı dinliyorum :). Kitap genel olarak Can Dündar tarafından seslendirilmiş, bazı bölümlerde de Semih Sergenin büyüleyen sesiyle renkleniyor. Nasıl büyük bir keyif olduğunu sizlere anlatmamın bir yolu var mı bilemiyorum. Hani.. kocaman bir çikolatayı hoyratça tüketirsiniz de, kalan son bir kaç parçayı her an bitecek korkusuyla keyfine vararak yersiniz ya..  Bu tarifi yalnızca benim için gerçekten özel ve mutluluk kaynağı olan anlar için nadiren kullanırım. İşte kitabımı dinlerken hissettiğim öylesine harika bir duygu.

Kitabı, sayfalarını çevire çevire, kağıt kokusunu içime çekerek okumayı her zaman tercih ederim. Ancak buna zaman ayıramıyorsanız sizlerin de sesli kitabı denemenizi tavsiye ederim. Spor yaparken veya korkunç bir trafiğin içindeyken zamanınızı kitap dinleyerek değerlendirebilirsiniz.
Sevgiyle kalın..

15 Nisan 2014 Salı

Uç Uç...



Sabah korkunç bir migren kriziyle uyandım. Nereden çıkmıştı ki bu şimdi? Ahh evet.. Biriken işleri temizlemek için yaptığım uzun mesailer ve beraberinde gelen abuk sabuk yeme düzeni.. Sonuç başka nasıl olabilirdi ki? Son zamanlarda yine iş kolik olmaya başladım. Öyle ki ne spora ne kendim için çalışmaya ne de aktif geziler yapmaya vakit ayırmıyorum. Aklımın bir köşesinde sürekli hala bitirmem gereken işleri nasıl temizleyeceğim var. Kendimi bazen hayattan kopmuş gibi hissediyorum.
İzlediğim bir filmde adam şöyle diyordu; "Eğer bağlandığınız herhangi bir şey varsa, o zaman uçamayan bir kuşsunuzdur ve hiç kimse evcil hayvan dükkanına gidip ''uçamayan bir kuş almak istiyorum'' demez!"


Heyy! Ben uçamayan bir kuş olmak istemiyorum. İşkoliklik, yakın ilişkiler içinde olma ve gevşeme ihtiyaçlarının giderilmediği durumlarda tercih edilirmiş. Teşhisi koyduktan sonra önlem almak konusunda gecikmemek lazım. O nedenle geçen yaz başladığım ve uzun süre ara verdiğim Istanbul gezilerine tekrar başlamaya karar verdim.
Eğer sizler de uçabilen bir kuş olmak istiyorsanız, bir an önce bağlı olduğunuz ve size engeller çıkaran şeyi bulmalısınız. Eminim ki, bu yönde bir adım atmış olmak bile sizi mutlu edecektir.


10 Nisan 2014 Perşembe

Jazz Kafası..


Dün akşam Çılgın Ruziye ile birlikte Zorlu Center PSM'de Kerem Görsev Trio & Allan Harris'in konserine gittim. Tek kelimeyle muhteşemdi. Repertuvarlarında en sevdiğim şarkılar vardı. Allan Harris'i canlı dinlemek çok başkaydı. Çok yumuşak ama azzııcık çatallı bir sesi var. Cana yakın ve esprili tavırlarıyla da epey beğeni topladığını söyleyebilirim.


Konser çıkışı isteyen herkesle fotoğraf çektirdi. Ben eksik kalır mıyım? Milleti yarıp yanına yaklaştım ve bir selfie rica ettim :). Ben güzel bir poz ayarlamaya çalışırken sıra bekleyen bir hatun kendince iyilik yapmak istedi ve telefonu kaşla göz arasında alıp yardımcı oldu. Keşke olmasaydı . Öyle bir açıyla çekmiş ki çok kötü çıkmışım.


Neyse, sonra bir baktım uzaktan Kerem Görsev geliyor. Hemen seslendim, "Kerem Abbiiiiii !" . Çılgın Ruziye birden kolumdan çekiştirdi, "N'aapiyosun sen?!!!" . Ya ne var? Daha iki gün önce twitterdan yazışmışız. Amcam "konsere bekliyoruz" diye tweet atmıştı. Ben de bilet resimlerini gönderip "geliyoruuuuz" demiştim. O da "Harika, görüşmek üzere" diye cevap verdi. "Görüşmek" karşılıklı olan bir aktivitedir. Ben onu gördüm eyvallah ama onun da beni görmesi lazım di mi? ... Yani şimdi böyle söyleyince biraz garip olduğunu kabul ediyorum ama :))...  Allahtan o kalabalıkta adam beni duymadı. Yoksa "buyur kardeş" dese ne cevap verirdim bilmiyorum. Yanına gidip bir selfie de onunla çektim. Amcamın boyu epey uzun olduğu için benim kafamın ancak yarısı çıkmış. Yine de hatıra olarak saklayacağım.


Kerem Görsev'e nedense ayrı bir hayranlık ve saygı duyuyorum. Adam jazz müziği hakkındaki ön yargıları kırmak, yaygınlaştırmak ve sevdirmek için elinden geleni yapıyor. Epey emek verip Karnaval.com'da Joy Jazz'in yayına girmesini sağladı. Her gün iş yerindeki o yoğun ve stresli ortamda bu kanalı dinlemek beni çok rahatlatıyor. Herkese şiddetle tavsiye ederim. O kadar çeşit arasından seveceğiniz ve zevkle dinleyeceğiniz bir tür bulacağınızdan eminim...








8 Nisan 2014 Salı

Hayatı Yeniden Keşfedin


Başlıktan da anlaşılacağı üzere, kişisel gelişim çabalarım son sürat devam ediyor. Son dönemdeki favorim a-han da bu kitap. Şema terapi diye bir şey varmış. Kitapta yer alan testleri yaptığımda en az beş altı tanesinin bende de olduğunu gördüm. Bu şemalarla baş etmeyi öğrendikçe, hayat kalitenizi olumsuz etkileyen unsurları ortadan kaldırabiliyormuşsunuz, yersen...


Bildiğiniz üzere bir süre önce geçmişi bir kenara bırakıp geleceğe odaklanmaya karar vermiştim. Ancak ne yaparsam yapayım, yeni planlarımı uygulamaya geçirmekte sıkıntı çekiyordum. Kitabı okuduktan sonra, kendimi sabote etmemim altındaki nedenin içimde barındırdığım şemalar olabileceğini fark ettim. O yüzden bu konuda bilgi alabileceğim bir uzman araştırmaya başladım ve sonunda bir klinik psikolog buldum.

Şimdiye kadar psikiyatristleri zengin ettim, sıra psikologlara geldi anlaşılan. Arkadaş bir seansına anasının nikahını istedi. Seçim yapmak zorunda kalmayı hiç sevmem. Ama avukat hazretlerine bir servet yatırdıktan sonra harcamalarıma dikkat etmek zorunda kaldım. O nedenle gelecekle ilgili çalışmalara bir süre ara verip şu lanet prangalarımdan kurtulmanın daha iyi olacağını düşündüm ve cumartesi günü ilk randevuma gittim.


Resmi bir karşılama ile başlayan seans, geçmişte yaşadığım tatsız olayları bilmem kaçıncı kez anlattıkça iyice çekilmez bir hal aldı. Bir iki kez espri yapıp havayı değiştirmeye çalıştım ama hatun hiç tepki vermedi. Off..  Benim için samimiyet önemli. Yanında rahat olmadığın biri ile özelini paylaşmak gerçekten çok zor. Yine de şımarıklık yapmadan buna bir süre boyun eğmem gerekecek. Ne demiştik ? Değişim hiç kolay değil.. bazen zorluklara katlanmak lazım :( .

Seans bitiminde hatun bana sakinleşmem gerektiğini söyledi. Meditasyon veya yoga yapabilirmişim. Bu laflar bir yerden tanıdık geliyor amaaaa...Sonunda amuda kalkıp beyin kanaması geçirmek suretiyle Nirvanaya ereceğim.

Psikolog maceralarımı merak edenler! Lütfen beni takip etmeye devam edin. Ayrıca üye olursanız pek bir sevinirim. Öyle bi okudum çıktımcılara sesleniyorum.. Sağ üst köşedeki zımbırtıyı boşuna koymadık.

Sevgiyle kalın :)