13 Şubat 2014 Perşembe

Vize Macerası


Başlığa bakıp "vize almanın da macerası mı olur?" demeyin. Söz konusu bensem oluyor işte..
Biliyorsunuz , kısmetse iki hafta sonra Amsterdam'a gidiyorum. İlk defa schengen vizesi alacağım için konsolosluk görüşmeye çağırdı. Bu sabah 09:55'te randevum vardı. Trafiğe takılmadan randevu saatinden önce orada olabilmek için 07:40 civarı Ataşehir'den yola çıktım. Bilmeyenler için; Hollanda Konsolosluğu İstiklal caddesi üzerinde, Tünel'e yakında bir yerde.


Başlangıçta gayet iyi gidiyordum. Çıkmadan önce IBB'nin uygulamasına bakarak ikinci köprüyü tercih etmiş olmaktan gayet memnundum. Ne var ki, köprüyü geçip Levent'e doğru sapınca işler değişti. Daha sapağın başında korkunç bir trafik başladı. Amacım Beşiktaş üzerinden Taksim'e çıkmaktı. Yirmi dakika geçmesine rağmen çok az ilerleyebilmiştim. Baktım olacak gibi değil, Maslak yoluna saptım. Geri zekalı Iphone'nun, ondan daha geri zekalı navigasyon uygulamasını kullanarak, Dolapdere taraflarına doğru gitmeye başladım. O yolun ilerisinde de çok fena bir trafiğe takıldım. Yetmiyormuş gibi kayboldum. Evet! Kayboldum... Navigasyona ettiğim küfürler eşliğinde yolumu bulup da Taksim'e çıkana kadar akla karayı seçtim.


Habertürk binasının otoparkına arabayı bıraktım. Görüşmeye sadece 12 dakikam kalmıştı. Hemen binanın yanında bekleyen bir kaç taksiye el ettim. Adamlar oralı bile olmadı. Tabii ki küfürlerimden nasiplerini aldılar. Bir de duyabilselerdi daha iyi olacaktı ama neyse... Güç bela yoldan geçmekte olan bir taksiye bindim ve 6 dakika içinde Hollanda konsolosluğuna gitmem gerektiğini söyledim. İyi kalpli bir adamcağızdı. Hızlıca kafasında bir güzergah belirledi. "Tamam" dedi, daha on dakikamız var yetişiriz. "Yok" dedim ," altı dakikam var". Yine "Tamam" dedi, "daha on dakikamız var..."


Çaresizlik içinde, yetişemeyeceğimi kabullenerek sustum ve arkama yaslandım. Adam tarlabaşına indikten bir süre sonra garip bir sokağa girip, İstiklal caddesinin Tünel'e doğru giden yoluna çıkıverdi. "Bak gördün mü? İstiklalin bu bölgesine saat 10:00'a kadar araç girmesine izin veriiliyor" dedi. "Şanslısın, seni yetiştirdim. Hayretler içinde kalmıştım. Meğer 10 dakikamız var dediği, izin saatinin dolma süresiymiş. Konsolosluk önüne geldiğimizde para üstünü almadan teşekkür edip indim.


Kapıya vardığımda kalabalık bir insan grubunun beklediğini gördüm. Meger Xray cihazi bozulmuş. Gelenleri içeri almıyorlarmış !!! Şans işte... Epey bekledikten sonra içeri aldılar. Sıram geldiğinde yukarı çıktım. Bir gişenin arkasındaki sakallı amcanın karşısına geçtim. Adımı söyledikten sonra belgelerimi buldu ve görüşme başladı. Bir yandan  yüzüme bakmadan soru soruyor, bir yanda da hiç tepki vermeden bilgisayarda bir şeyler yazıyordu.
- Hımm... Turistlik amaçla gidiyormuşsunuz. "..." firmasında çalışıyorsunuz
- Evet.
- Evli misiniz?
- Evet ... Aslında hayır gibi. Epeydir ayrıyız, yakında boşanıyoruz.
- ?!! ..
- Tabi bu detayı sormuyorsunuz muhtemelen
- Çocuk var mı?
- Yok. Çocuk yapacak kadar beraber kalamadık, hehe..
- ?!!. Sizinle birlikte geliyor mu?
- Hayır! Ne işi var canım, Aaa!!
- E haliyle..Tamam teşekkür ederiz, gidebilirsiniz?
Nasıl yaa! Üç dakika geçmişti sadece. Bu kadar mı yani? Onca koşturma,telaş,eziyet.. bunun için miydi? "Tipik Türk erkeği işte, üç dakika yetti..." diye içimden geçirdim ve sinir içinde olay mahalini terk ettim.


Önce biraz yürüdüm. Galatasaray'a geldiğimde tramvaya binmeye karar verdim. Tam binicem, cüzdanımı çıkardım.. vatman ters ters bakıp "Paran geçmez ablaaa... Akbil, istanbul kart..." diye söylenmeye başladı. Mecburen gerisin geri inip tekrar yürümeye başladım. Ciner binasına geldiğimde pestilim çıkmış gibiydi. Topuklu ayakkabılarla gitmek hiç iyi bir fikir değilmiş.


Bitti sanıyorsunuz değil mi? Hah !... Otoparka geldiğimde hemen ödememi yapıp arabada biraz soluklandım. Sonra yola koyulayım dedim ama nerdeee.. Otoparkın içinde dört dönmeye başladım. O kadar yorgundum ki, çıkışı bulamayacak kadar salaklaşmıştım. Eğer o anda kameradan izleyen bir görevli varsa epey eğlenmiştir herhalde. 


Öğlen olmuştu. İşe gitmeden önce günün yorgunluğunu biraz olsun azaltıp sakinleşmek için kendimi yine boğaza vurdum. Yeniköy'deki muhteşem manzaralı Circle'a gidip güzel bir yemek yedikten sonra keyfim yerine geldi.

İşte böyle.. Vize alırken bunlar oluyorsa orada yaşayacaklarımı şimdiden merak ediyorum. Siz de merak ediyorsanız beni izlemeye devam ediiin ;)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder