8 Ekim 2013 Salı

Düğün dernek..

Ekim geldi çatttı. "Ekime Kadar" başlıklı yazımda (http://iskeledegunbatimi.blogspot.com/2013/06/ekime-kadar.html ) bahsettiğim düğün bu pazar günü gerçekleşti . Veeee bahsettiğim kırmızı elbiseyi giydim :)). Üstümde pek hayal ettiğim gibi durmasa bile dekoltesi güney afrikaya kadar uzanan kırmızı bir elbise giymiştim işte. Buna özgüven denir tamam mı? Birşey daha denir tabii de, onu burada gündeme getirmek istemiyorum :P. Şimdi o günün başına dönelim ve size maceralarımı anlatayım.


Sabah erkenden kalkıp bir güzel duşumu aldıktan sonra hemen gidip elbiseyi denedim. Bir ay önce üstüme olmayan elbise şimdi gayet rahat oluyordu. Şimdi iki sıkıntım vardı. Biri ayakkabı diğeri etol. Kırmızı elbiseye bir şey uydurmak zor. Burnu açık beyaz saten ayakkabılarım vardı ama hava soğuktu. Çorap giysem burnu açık ayakkabı olmaz. Çılgın Ruziye siyah giymemi önermişti. Hotiç'in yukarıdaki reklamında da gri seçtiğini görmüştüm. Son gün alış veriş yapmak zorunda kalmak cidden can sıkıcı.


İlk iş olarak doğruca Andromeda'daki MOS'a gidip manikür - pedikür işlerimi hallettim. Orada Meltem diye bir kız var. Çok temiz ve dikkatli iş yapıyor, öneririm.


Oradan çıkınca koştura koştura Cevahir AVM'ye gittim. Abiye ayakkabı yoktu, hiç uğraşmadım. Onun yerine etol aramaya başladım. Arkadaş ! bundan sonra kimse bana kabasın, çok argo konuşuyosun, yemek de yapamıyosun ıvır da zıvır da demesin. En azından etol'un ne olduğunu biliyorum. Alakasız bir yere de sormuyorum ki, abiye satan mağazalara giriyorum ve hep aynı muhabbet ;
 - Siz de etol var mı?
 - Ne tol?
 - Etol etol
 - ?
 - Hani üstünüze örtmek için, bolero gibi...
 - Aa.. bizde ondan yook.
Çaresiz vazgeçtim. Siyah pardösümü giyip gitmeye karar verdim. Kapıdan içeri girince hemen çıkartırım, uyumsuzluk çok dikkat çekmez diye düşündüm.


Hemen Etilerdeki kuaförüme doğru yola çıktım. Bıçkını Akmerkeze bırakmışken biraz da orada ayakkabı aradım ama orada da bir şey bulamadım. Sadece Penti de burnu olmayan çorap buldum. Artık karar verildi. Beyaz burnu açık ayakkabımı giyecektim, çorabımda olacağı için fazla üşümeyecektim. Aklımı seveyim :).
Oradan kuaförüme geçtim, saçımı ve makyajımı yaptırıp eve döndüm. Tam çorabımı giyerken tırnağım takıldı kaçtı. Tamam panik yok. Çünkü akıllı ben yedeğini de almıştım. Tam herşey yolundaydı ki .. cırrtt.. Laanett olsun... Koca dötlü pis şişkooo... Koca kıçımdan çorabı geçirirken son hamlede yine kaçtı. Vazgeçtim tamam vazgeçtim...çorap morap yok. Üşürüm anasını satiiim.  Elbiseyi ve ayakkabıları giyip boy aynasının karşısına geçtim. Aşağıdan yukarı doğru bakmaya başladım kii... Ooo - hooo - hooo - hoooo..


Ben gün boyunca ayakkabı , etol derdine düşünce hiç diğer taraflara dikkat etmemişim. Kafayı kaldırınca bir baktım Edi ile Büdü meydana çıkmış fink atıyor. Ne var ?! Arabasına isim takan birinin "onları" unutacağını mı sandınız ? Neyse, bu sefer evin içinde dört dolanıp firkete iğne aramaya başladım. Nereden baksanız yarım saat falan harcamışımdır. Nihayet bir yerden bulup çeşitli uğraşlar sonucu az da olsa dekolteyi birazcık kapattım ama yine de yeterli olmadı. Sonunda kel alaka bir fular bulup bağlamak zorunda kaldım.


Sabah erken saatlerde hazırlanmaya başlamış olmama rağmen yine geç kalmayı başarmıştım işte. Şansım varsa nikah saatine yetişebilirdim ama bu trafikte işim çok zordu. Düğün taa Kartalda. IPhone'nun yönlendirmesine güvenip kaybolmamak için dualar ederek yola koyuldum. 40 dakika sonra düğün salonunun önüne geldim. Hiç beklediğim gibi bir yer değildi. Kapının önündeki bir bekçiye seslendim
- Vale nerde?
- Ne nerde?
- Vale diyorum.. Arabayı kime bırakacağım?
- Abla otopark doldu. Bu saatte her yer boştur, bulduğun bir yere bırakıver.
- Ha iyi o zaman bıraya park edeyim
- Abla olur mu burası dükkan önü
- Dükkan önü?
- Salona giren çıkan var kapatmayalım
- İyi kapatmayalım, ben gideyim o zaman..
- He git abla, bak yukardaki sokakta yer vardır...

Bir tur atıp Bıçkını yakın bir yere bıraktım. İyiki pardesü giymişim. Bak gördün mü her işte bir hayır varmış. Öyle etolle falan hem donardım hem de Allah muhafaza... Girdim kapıdan içeri...Eeee ? Sağa sola baktım pardesümü bırakacak bir yer yok. Döndüm yine bekçiyi buldum
- Amca vestiyer nerde?
- Vestiyer yok kızım
- Pardesümü nereye bırakicaammm?!!
- Yanına alıcannn
- Haaa .. Alayım o zaman.

Kös kös merdivenlerden aşağı indim. şimdiden sıcak basmıştı. Fuları çıkarıp atasım geldi cesaret edemedim.
Arkadaşımın kız kardeşlerini görünce bizimkileri sordum, yönlendirdiler sağolsun. Hemen yanlarına gittim. Allahtan çok göz önünde bir yer değildi, anında attım fuları. Çok ortalarda görünmemeye çalışarak bir kaç saat oturdum.


Orada olduğum süre boyunca ister istemez kendi düğünümden anılara gidip geldim. Boğaza hakim bir mekanda Dean Martin ve Frank Sinatra döneminden şarkılar eşliğinde güzel bir yaz düğünüydü. Bazı arkadaşlarım "davul zurna yok, bu nasıl düğün" diye şikayet etmişti, zevkler farklı işte :). Şimdi düşündükçe fark ediyorum da, "O" nu pek yanımda hatırlamıyorum. O gün sadece ben ve misafirlerim vardı sanki... Kendi partimde eğleniyor gibiydim. Ara sıra yanıma gelip, "neredesin, seni arıyordum" dediğini hatırlıyorum :)

Bizimkiler yavaş yavaş gitmeye başlamıştı. Sevgili çekirgem ve eşide kalkmaya karar verince biz de kalktık. Eve dönerken yolda çekirge evine çay içmeye davet etti. Açıkçası saat geç olsa da çok nazlanmadım. Düğünlerden sonra içim bir buruk oluyor. Havam değişir diye düşündüm. Kapıdan içeri girince mis gibi kızartma kokusu geldi. Anammmm... Tabii salak ben, daha önce düğün salonunda düğüne gitmediğimden yemekli sanıyordum ve aç gitmiştim. O yüzden şimdi o koku nasııılllll güzel geldi.  Yavrum bi de kalkmış bana açıklama yapıyo... "aceleyle yemek yapıp hemen çıkmıştık da..bıdı bıdı..." Yahuu sus.. iki dakka şu kokuyu içime çekeyim ... mmmmm :)

Mis gibi çay ve güzel sohbetten sonra kalkıp mutlu bir şekilde evime gittim. Ertesi gün tatil olmanın verdiği huzurla biraz daha oturup belgesel izledim.Sonra da gittim uyudum.
Ve hikaye burada biter , hadi dağılın :P






1 yorum:

  1. HAHAHA HİHOHOHOYT :) NELER OLMUŞ YAA ÖYLE :)
    ÇILGIN RUZİYE

    YanıtlaSil