8 Eylül 2013 Pazar

Yeni Cami ve Mısır Çarşısı Turu

Bir süredir Çılgın Ruziye evi için otantik lamba arıyordu. Aradığı gibi bir şeyleri uygun fiyata bulmak için Mısır çarşısı ve çevresini dolaşmaya karar verdik. Fırsat bu fırsat diyerek kitapta 4 sayfa ayrılmış olan Yeni Cami ve Mısır Çarşısı bölümünü de aradan çıkarabileceğimi düşündüm.



Dönüşte trafiğe takılmamak için arabamızı Dolmabahçe'ye park edip taksi ile Eminönü'ne gittik.  Taksiden iner inmez gözüme çarpan Nimet Abla'yı bu gezime dahil etmek istedim. Aslında Sirkeci - Eminönü bölümünde anlatılıyor.


Kitapta detay verilmemiş ama Nimet Abla kimdir diye internette arattığımda şimdiye kadar bildiğim hikayeden biraz farklı bir şeyler olduğunu gördüm. Saçma bir şekilde herkes buranın çok şanslı olduğuna inanır. Bence her gün binlerce kişinin biletini buradan alarak şanslı biletin yine buradan çıkma olasılığını arttırmasından başka bir olayı yok. Fotoğrafı çektikten sonra her zamanki gibi bilet almadan Yeni Cami'ye doğru ilerledim.


Ne yalan söyleyeyim, Cami'nin içini dolaşmadım, dolaşasım gelmedi. Çocukluğumdan beri belki yüz bin defa gezmişimdir. Eskiden etrafta çok daha fazla güvercin olurdu, onun dışında hemen hemen her şey aynı.Değişen tek şey, yem satıcılarına belediyenin küçük kulübecikler vermiş olması... Eskiden çingeneler geniş tepsiler içinde o yemleri satardı ve bence o hali daha sevimliydi. 


Cami'nin hemen yanındaki Mısır çarsına yöneldik. İçeri girer girmez rengarenk baharatlar, ışıltılı dükkanlar içindeki çeşit çeşit mallar sizi büyülemeye başlıyor. 




Aslında Çılgın Ruziye'nin aradığı türden lambaları çarşının içinde bulmuştuk ama orası turistlere yönelik olduğundan fiyatları daha farklı olabilir diye düşündük. Bayramdan önce Adeleli Mükremin'le gittiğimiz bir hediyelik eşya hanı vardı. Sabahın köründe onu arayıp hanın ismini öğrendim ve çarşıda gezintimizi bitirdikten sonra dışarı çıkıp tarife göre hanı aramaya başladık. Tahmin edin n'ooldu? Tabi ki kaybolduk.
Yanlış kapıdan çıkmışız. Ama iyi oldu, Kitapta bahsedilen Kurukahveci Mehmet Efendi'nin yerini de görmüş olduk. Mmmmm... Kahve kokusuna bayılırım.


Çarşının dışı tam bir labirent gibi. Sokaklar çok kalabalık ve her birinde dikkatinizi çekebilecek çok farklı türden malzemeler var. Kiminde mutfak eşyaları yoğunluktayken bir başka sokakta bujiteri ürünleri satılıyor. Burayı anlatmanın imkanı yok. Söylenebilecek tek şey şu ki, eğer alış veriş manyağı iseniz ve neyi nereden daha ucuza bulurum diye önceden mimlemek istiyorsanız buraya en az iki tam gün ayırmanız gerekiyor. 
Hediyelik eşyaların satıldığı Şark Han'ı nihayet bulduk ama Çılgın Ruziye aradığını bulamadı. Dönerken sokakların birinde tahta malzemelerin satıldığı bir sokak bulduk. 


Buradan biraz alış veriş yaptıktan sonra tam taksi çevirmek üzere caddeye doğru yürüyorduk ki , tam da istediği gibi lambaların ürecisi olan bir dükkan görüp içeri girdik. Daha doğrusu lambalara baktığımızı fark eden dükkan sahibi laf ebeliği sayesinde bir şekilde bizi dükkana almayı başardı. 


Burada Çılgın Ruziye'nin istemediği kadar çeşit vardı ve bence diğer yerlere göre oldukça ucuzdu. Adamcağız uzun süre mallarını anlattı. Bizimki de ciddi bir alıcı gibi ölçüleri sordu, fiyat aldı ve hatta pazarlık yaptı. Yaklaşık 45 dakikanın sonunda, "Tamam, ben bir düşünüp seni arayacağım" dedi. O anda aslında çok alışık olduğum bir sahneyi tekrar izlemeye başladım. Esnaf çatlatan Çılgın Ruziye dakikalar boyu inceler inceler inceleeeer ...ve hiç bir şey almadan çıkar gider. Adamın ruh halinin şaşkınlıktan öfkeye, öfkeden sakinliğe geçişini, son bir çaba ile onu ikna etmeye çalışmasını gülümseyerek izledim. Galiba rekoru 1,5  saat ile Nişantaşı Network'te yaşamıştık..bir ara anlatırım :).  "Boşuna uğraşma hacı" diyesim geldi de sonra vazgeçtim... Belli ki bir an adamın bir lafı hatunun tersine gitmiş.
Oradan ayrıldıktan sonra alt geçitten yolun karşısına geçtik. Bir sürü oyuncakçının olduğu bu o alt geçit genelde tıklım tıkış olur ama sanırım yaz olması nedeni ile her zamankinden sakindi.  Bir taksi çevirerek Nişantaşına doğru devam ettik. Böylece turumuz bitmiş oldu :)
Burdan sonrasında kitapta Nişantaşı,Teşvikiye ve Maçka başlığı altında geçen kısmı tamamladım :). Ama onu farklı bir yayında anlatmak istiyorum. Bir günde iki kuş bence gayet iyi oldu :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder